EĞİTİM ROTASI BAŞLADI12.02.2018
Gepostet von TvDen am Montag, 12. Februar 2018
EĞİTİM ROTASI BAŞLADI12.02.2018
Gepostet von TvDen am Montag, 12. Februar 2018
Okula başlamak, hem çocuk hem de aile için önemli bir değişimdir. Bu önemli başlangıç çocukların gelecekteki başarısına giden yolda atılan ilk adımdır. Eğer bu yıl çocuğunuz okula başlayacaksa okul olgunluğa ulaşıp ulaşmadığını öğrenmeniz oldukça önemlidir. Okul olgunluğuna ulaşmak çocuğun okula, okulun gerektirdiği kurallara ve öğrenmeye hazır olması demektir. Örneğin okula başlayan çocuğun derste anlatılanları öğrenebilmesi için dikkatini derste anlatılanlara verebilmesi ve dikkatini sürdürebilmesi, yazı yazmayı öğrenebilmesi için ince motor becerilerinin kalemi tutabilecek kadar gelişmiş olması gerekir. Bunların dışında okulun sosyal ortamına uyum sağlayabilmesi için kendini açıkça ifade edebilmesi, yeterli süre boyunca yerinde oturabilmesi, sosyal kurallara uyabilme yetisini kazanmış olması gerekmektedir. Eğer çocuk okul olgunluğuna ulaşmadıysa okulun beklentilerini karşılayamayabilir, kendine yada okula karşı olumsuz inançlar geliştirebilir (Ben okuyamıyorum, diğerleri yapabiliyor ben yapamıyorum, okul sıkıcı vb.) ve bu da hayatı boyunca akademik başarısını etkileyebilir.
Çocuğunuzun okul olgunluğuna ulaşıp ulaşmadığını nasıl değerlendiriyoruz?
Çocuğunuzun okul olgunluğuna ulaşıp ulaşmadığı psikologlarımız tarafından uygulanan okul olgunluğu testleriyle değerlendirilir ve size rapor halinde sunulur. Değerlendirmeler sonucunda çocuğunuzun desteklenmesi gereken alanları olduğu gözlenirse; çocuğunuzun özel bir çalışma planı ile okula hazırlanmasına yardımcı olunur. Bu sebeple değerlendirmeleri yaz döneminde yaptırmanız size ve çocuğunuza okul açılana kadar hazırlanması için yeterli zaman sağlayacaktır.
Çocuğunuzu okul olgunluğu değerlendirmesine nasıl getirmelisiniz?
Çocuğunuzun uykusunu almış, karnının tok olmasına ve hasta olmamasına özen gösteriniz. Çocuk ile değerlendirmeye gelirken “ Test yaptırmaya gidiyoruz” demek kaygısını arttırabileceğinden bunun yerine “Seninle oyun oynanacak, bazı kalem kağıt etkinlikleri yapılacak bir yere gidiyoruz” denilmesi daha uygun olur.
Randevu ve Bilgi için lütfen iletişime geçin.
Anne baba olmak hayattaki en zor işlerden biridir çünkü bunun eğitimi yoktur. Genelde anne baba olduğumuzda başlar ebeveynlik serüvenimiz. Hepimiz bazı becerilere sahip olabiliriz ama zaman zaman bazen de çoğu zaman çocuklarımızla ilişkilerimizde bu becerilerimiz yetmez ve zorlanırız. Çocuğun duygularını tanımak, çocuğu değiştirmeye çalışmadan onu olduğu gibi kabul etmek, sorun davranışı doğru saptamak, sağlıklı bir iletişime nelerin engel olduğunu bilmek bizleri zorlayan meseleler olarak karşımıza çıkar. Bu zorlayıcı meselelerle ebeveyn-çocuk ilişkisi bozulduğunda ise ailelerde kronik ve şiddetli iletişim sorunları yaşanır.
Filial oyun terapisi çocuk ve aile ile ilgili yaşanan güçlüklerin yatışmasına yardımcı olan anne-baba çocuk ilişkisini vurgulayan özgün bir yaklaşımdır. 60’lı yıllarda geliştirilmesinin ardından yapılan kapsamlı araştırmalar ve uygulamalar; bu yaklaşımın çocuklara yardım etmede ve aileleri güçlendirmede çok etkili bir araç olduğunu göstermiştir. Oyun terapisinin uzun yıllardır çocukların içsel çatışmalarını (kardeş kıskançlığı, anne-baba ayrılığı, aile iç çatışmalar, korkular) çalışmalarına yardım eden, kendilerini oldukları gibi ifade edebilecekleri bir ortam sağlayan önemli bir terapi yöntemi olduğu zaten bilinmekteydi. Filial terapi ise ailelere yönelik ve ailelerin doğrudan çocuklarının davranışları üzerine eğitildiği, çocuk odaklı bir psikoeğitimdir. Yapılan araştırmalar ve klinik deneyimler sonucunda aile oyun terapisinin çocuklar ve aileler için uzun dönemli olumlu değişimler sağlamada oldukça etkili olduğu görülmüştür.
Filial oyun terapisinde eğitimden geçen aileler önce terapistin gözetiminde daha sonra kendi evlerinde çocuklarıyla haftada bir kez 30 dakikalık oyun zamanı geçirirler. Böylece ebeveynler kendi çocuklarının terapistleri olurlar.
Oyun Terapisinden Hangi Çocuklar Fayda Sağlar?
Oyun Terapisi 3 yaşından 10 yaşına kadar uygulanabilir ve her alanda problem yaşayan her türlü çocuğa fayda sağlar.
FİLİAL OYUN TERAPİSİNİN HEDEFLERİ
Filial terapi çocukların;
Filial terapi anne-babaların;
Genel olarak aile oyun terapisi;
Oyun terapisi, çocukların oyunları ve oyuncakları kullanarak, uzman bir oyun terapisti gözleminde, kendilerini doğal bir şekilde ifade ettikleri terapi yöntemidir. Oyun terapisi sürecinde, çocuklar kendi içlerinde mücadele ettikleri duygusal deneyimlerini yansıtan oyunlar yaratırlar. Çocuklar, oyunlarında özel oyuncaklar seçerek içsel çatışmalarını yansıtan önemli konuları (kardeş kıskançlığı, anne-baba ayrılığı, aile iç çatışmalar, korkular) tekrar canlandırırlar ve problemle baş etmede güçlenirler. Çocuklar yetişkin terapisindeki kelimeler yerine oyuncakları koyarak kendilerini ifade edebilecekleri bir ortam bulurlar. Yetişkinler için psikoterapi ne ise çocuklar için de oyun terapisi aynı şeyi ifade eder.
Oyun Terapisinden Hangi Çocuklar Fayda Sağlar?
Oyun Terapisi 2.5 yaşından 12 yaşına kadar uygulanabilir ve terapi her alanda problem yaşayan her türlü çocuğa fayda sağlar.
Oyun Terapisinden Çocuk Nasıl Yararlanır?
Çocuklar oyun terapisine belirli problemlerin çözümü için yönlendirilirler. Bu çocuklar genelde ailesiyle, arkadaşlarıyla yada okulda bazı hatalı davranış ve alışkanlara sahiptirler. Oyun terapisi çocuğun bu zorluklarla baş edip çözümler bulmasını ve problem çözme yeteneğini güçlendirmesini sağlar.
Oyun terapisindeki çocuklar;
Oyun Terapisi ne kadar sürer?
Oyun terapisi çocuğun durumuna göre değişen zamanlarda uygulansa da genelde 30 ile 50 dakika arasında sürmektedir. Terapi her çocuk için farklı işler ve bir çocuğun oyun terapisinden yarar sağlayabilmesi için her hafta ya da iki haftada bir gelmesi tercih edilir. Toplam uygulama süresi ise çocuğun sorununa göre ve çocuğun terapiye uyumuna ya da direncine göre değişmektedir. Her çocuk oyun terapisinde hemen kendini güvende hissetmeyip açamayabilir ve bu belirli bir zaman alabilir. Seans sayısı belirlemek hatalıdır çünkü güvenin ve sıcak bir ilişkinin kurulması her çocuk için farklı işleyen bir süreçtir .
Hipnoz Nedir- Ne Değildir?
Hipnoz uyku hali değildir. Ancak hipnoza giren kişinin tam bir uyanıklık durumunda olduğunu da söyleyemeyiz. Hipnoz esnasında, her zaman kendini savunmaya programlanmış bilinçli beyin, problemini sakladığı duvarlarını kaldırır ve problemi daha görünebilir kılar.
Hipnoz; bir nesne ya da bir duruma odaklanmak ile başlayan, içsel süreçleri aktive eden, tehlikesiz bir tanı koydurucu ve tedavi biçimidir. Kullanılan onlarca psikolojik teknik içinde kişinin kendisini rahatlıkla ortaya koymasını sağlayan yöntemlerden yalnızca birisidir HİPNOZ.
Hipnoz durumunda;
Acaba Ben Hipnoza Yatkın Mıyım?
Hipnozda olan kişiye “Süje” denir.
Herkes hipnoza yatkın değildir. Ancak herkes hipnozu -farklı biçimlerde de olsa- hayatında birkaç defa yaşamıştır.
Hipnoza daha yatkın olan bireylerin özellikleri şöyledir;
Hipnoza Yatkınlık Dereceleri
Herkesin hipnoza yatkınlığı farklı olsa da evet, herkes hipnoza girebilir. Özellikle çocuklar telkine çok yatkın olduklarından hipnoza son derece yatkındırlar. Genel olarak toplumun %10-15’inde hipnoza yatkınlık düşük seviyededir. Toplumun %70-80’inde orta düzeyde bir yatkınlık, %10-15’inde ise yüksek düzeyde bir yatkınlık vardır. Yüksek düzeyde hipnoza yatkın olan kişiler daha derin transa girebilirler.
Şunlardan biri veya bazılarını yaşadıysanız günlük yaşamınızda siz de hipnoza girdiniz demektir!
Korkulacak bir şey yok. Yalnızca hipnotize oldunuz!
Yatkın Olup- Olmadığımı Nasıl Anlayacağım?
Hipnoza yatkın olup olmadığınızı anlamak için terapistinizden size “Hipnoza Yatkınlık Testleri” uygulamasını isteyebilirsiniz. Bunlar basit, 3-4 dakikalık testlerdir. Eğer hipnoza yatkın değilseniz başka bir psikoterapi tekniği ile yola devam etmeniz size zaman kazandırır.
Hipnoz Hakkındaki Yanlış İnanışlar ve Korkular
Hipnoza Hazırlık!!!
Hipnoz ve Hipnoterapiyle ilgili web sitemizde bulunan bilgileri okuyun. Aklınıza takılan herhangi başka bir soru varsa mutlaka bir kâğıda not edin ve görüşmeye gelirken yanınızda sorularınızı getirin. Birincil fizyolojik ihtiyaçlarınızı (açlık, uyku, tuvalet gibi) gidermiş olmalısınız. Saçınızı rahatsız edecek toka, boynunuzu sıkan kolye-kravat gibi aksesuarlar takmayın.
Hipnoz Öncesi- Hipnoz Sırasında- Hipnoz Sonrası
Öncesi: Danışanın problemini tanımlama ya da anlatım yolu, hipnoterapiste faydalı bilgiler sağlar. Hipnoz iletişimle ilgilidir, bazılarının da tanımladığı gibi bireysel, bilinçdışı bir iletişim şeklidir. İşbirliği kurma kabiliyetini azaltabilen korkular, şüpheler, endişeler, ilk hipnotik seanstan önceki görüşmede ortadan kaldırılmalıdır.
Danışan-terapist arasında kurulan işbirliği ve güven ilişkisi tedavi için önem arz eder. Eğer hipnozla daha uzun çözülebilecek veya hipnozun etkisinin az olacağı bir durum söz konusu ise terapist sizi farklı bir tedavi yaklaşımına yönlendirecektir.
Sırasında: Hastanın değerlendirmesi ve eğitimi arasındaki geçiş, klinisyenin, hastanın hipnozu anladığına karar vermesiyle başlar.
Olumlu beklenti hipnozda önemli yer eder. Kişinin aldığı bir tedaviye cevabı, direkt tedaviden beklentisine bağlıdır. Bu nedenle, sizi hipnoza hazırlama süreci tedavinin belki de en önemli kısmıdır.
Bunların yanı sıra danışanlarımıza video kaydı önerilir. Bu hem seansta olanlar konusunda danışanın kafasında soru işareti kalmaması, hem de danışanın “kendi kendine hipnozu (otohipnoz)” öğrenmesi için önemlidir.
Sonrasında: Her yapılan seans sonrasında yapılanlar, bundan sonra beklenen davranış değişikliği ve ödevler konuşulur. Seans değerlendirilir. Semptom ortadan kalkınca, ego güçlenince, yaşam normal akışına dönünce ortak kararla hipnoterapi sonlandırılabilir.
Hipnozla İlgili Sık Sorulan Sorular?
Hipnozun tarihinde hipnoza girip de çıkamamış kimse bulunmamaktadır. Terapistiniz size hipnozdan çıkmak için telkin verdiğinde gözlerinizi açarsınız. Olabilecek en büyük tehlike normal gece uykusuna dalmanız ve uykunuzdan kendi hızınızda uyanmanızdır.
Asla silinmez. Hatta bazı unutulmuş anıların yeniden canlandığı söylenir. Fakat beynimiz hiç durmadan çalışan bir fabrika gibidir. Bu anılar yıllar içinde annemizden- babamızdan- çevremizden duyduğumuz şekilde bizim beynimizde yer eder. Biz bu anıların pek çoğunu bize anlatıldığı şekilde hatırlarız. Bu nedenle canlanan anılardan ziyade bize bu anıların ne hissettirdiği önemlidir.
Hipnozda kişiler telkine açık hale gelmektedir. Ancak her birimizin “irade” diye de tanımlayabileceğimiz bir ego kapasitemiz mevcuttur. Buna göre bize verilen telkini yerine getirmemiz için öncelikle bu telkini kabullenmiş olmamız gerekir. Bu nedenle verilen tüm yönergeleri irademiz dışında gerçekleştirmemiz mümkün değildir. Ayrıca bu noktada yine terapistinize olan güveninizin önemi ön plana çıkmaktadır.
Hipnoz tam bir uyku hali olmadığı için terapistle bağlantınız asla kesilmeyecektir. Soruları duyacak, telkinlere uyacak ve yanıt verebileceksiniz. Aslında olması gereken terapi ve/veya tanı süreci devam ettiği için de iletişimin kopmamasıdır, hipnoterapide bu sağlanır.
Hipnoz altında iken istemsiz kasılmalar, esneme, gözlerini açarak konuşmak, el-kol hareketleri ile anlatmak, ağlamak gibi kişinin o an içinden geldiği şekilde davrandığını görmek mümkündür.
Hipnoz altındaki birey eğer bilinçli halde anlatmaktan özellikle kaçındığı sırları varsa ve bunları terapistiyle paylaşmak istemiyorsa hipnoz altında da bunları saklamaya çalışacaktır. Ancak bu kişinin hipnoza rahatça kendini vermesini engelleyebilir. Bu nedenle eğer paylaşmak istemediği sırları varsa bu kişilerle semptom üzerine çalışılır. Örneğin, baş ağrısını gidermek, panik atağını yok etmek gibi teknikler çalışılır ve altta yatan nedenlere inilmez.
Hipnoz tanı ve tedavi amacıyla uygulanır. Bunun haricinde terapist tümüyle seansın kontrolünü almaz. Yalnızca yönlendirici olur. Süje, seans boyunca terapistin yönlendirmesi ile KENDİ hayal dünyasının zenginliğini yaşar. Ve sonuçta da yine kendi iradesi ve azmi ile iyileşme sağlanır. Terapistin görevi tekniği doğru şekilde öğretmek ve denetlemektir. Bu rallilerde ko-pilotluk yapmaya benzer. Arabayı siz kullanırsınız terapistiniz size yol tarifi yapar!
Kendi kendine hipnoz (otohipnoz) mümkündür. Ancak bunun için önce hipnozun nasıl yapılacağı, hangi durumlarda ve hangi yöntemle hipnoza girileceği öğrenilmelidir. Bu bilgileri terapistinizden aldıktan sonra “otohipnoz” yapabilirsiniz. Hatta terapistiniz size bununla ilgili ödev de verecektir. Otohipnoz öğrenmek iyileşmeyi hızlandıracaktır. Ayrıca hipnoza girmeyi kolaylaştırıcı bazı materyalleri de edinerek istediğiniz yerde hipnoz yapabilmeniz mümkündür.
Hipnozun Yan Etkileri Var Mıdır? Riskleri Nelerdir?
Hipnozdan kaynaklanan bilinen bir risk yoktur. Ancak;